Page 226 - ALIF_SUBAT_2012_pro.indd

This is a SEO version of ALIF_SUBAT_2012_pro.indd. Click here to view full version

« Previous Page Table of Contents Next Page »
226 ALİF ART |
Osmanlı ve karma Sanat Eserleri
tatlı sözlü idi. Kimseye fenâ söz söylemez ve
kimseye bed muâmele eylemez ve kimsenin
sözünü kesmez idi. Mülâyim ve mütevâzı
idi. Haşîn ve galîz değil idi. Fakat mehîb ve
vakûr idi. Gülmesi dahî tebessüm idi. Onu
ansızın gören kimseyi mehâbet alırdı. Ve
onunla ülfet ve musâhabet eyleyen kimse
ona cân ü gönülden âşık ve muhîb olurdu.
Ehl-i fazla derecelerine göre ihtirâm eylerdi.
Akrabasına dahî pek ziyâde ikrâm eylerdi.
Lâkin onları kendilerinden efdal olanların
üzerine takdîm etmezdi. Ehl-i beytine ve
ashâbına hüsn-i muâmele etdiği gibi sâir
nâsa dahî rıfk ü lütf ile muâmele ederdi.
Hizmetkârlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne
yer ve ne giyer ise onlara dahî onu yedirir ve
onu giydirir idi. Sehî ve kerîm, şefîk ve rahîm,
şecî ve halîm idi. Ahd ü vaadinde sâbit ve
kavlinde sâdık idi. Hüsn-i ahlakça ve akl ü
zekâvetçe cümle nâsa fâik ve her türlü medh
ü senâya lâyık idi. El-hâsıl sûreti güzel, sîreti
mükemmel, misli yaradılmamış bir vücûd-i
mes’ûd ve mübârek idi.
Allahümme salli
‘aleyhi ve
âlihi
ve ashâbihi ecmaîn
.”
Hem içeriği, hem sanat değeri itibariyle
türünün nadir bulunur, koleksiyonluk
örneğidir.
95 x 60 cm.
600.000 – 650.000 TL
——
“FILIBELI BAKKAL HACI ARIF”
(1830-1909)
Hilye-i Serife
Written in old Turkish, signed and dated
AH. 1304 (AD. 1886)
95 x 60 cm
255.300 – 276.600
ve parmakları kalınca idi. Mübârek karnı
göğsüyle beraber olup şişman değil idi.
Ve ayaklarının altı çukur olup düz değil idi.
Uzuna karîb orta boylu, iri kemikli iri gövdeli
güçlü kuvvetli idi. Ne zayıf, ne semiz, belki
ikisi ortası ve sıkı etli idi. Mübarek cildi ise
ipekten yumuşak idi. Kemâl-i itidâl üzere
büyük başlı, hilâl kaşlı, çekme burunlu,
az değirmi çehreli ve sübüce(?) yüzlü idi,
şişman yüzlü yumru yanaklı değil idi. İki
kaşının arası açık ve fakat kaşları birbirine
karîb idi. Çatık kaşlı değil idi ve iki kaşının
arasında bir damar var idi ki vakt-i gazabında
kabarıp görünürdü. Kirpikleri uzun, gözleri
kara güzel ve büyücek idi. Ve gözlerinin
akında az kırmızılık var idi. Levni ezher idi.
Yani ne kireç gibi ak, ne kara yağız, belki
ikisi ortası ve gül gibi kırmızıya mâil, beyaz
nûrânî ve berrak olup mübârek yüzünde
nûr lemeân ederdi. Dişleri inci gibi âbdâr
ve tâbdâr olup söylerken ön dişlerinden
nur saçılır ve gülerken fem-i saâdeti bir
latîf şimşek gibi ziyâlar saçarak açılır idi.
Saçları ne pek kıvırcık ne de pek düz idi.
Ve saçlarını uzatdığı vakit kulaklarının
memelerini tecavüz ederdi. Sakalı sık ve
tam idi uzun değil idi Ve bir tutamdan
ziyâdesini alırdı. Âlem-i bekâya rıhlet
buyurduklarında saçı sakalı henüz ağarmaya
başlayıp başında biraz ve sakalında yirmi
kadar beyaz kıl var idi. Cismi nazîf, kokusu
latîf idi. Koku sürünsün, sürünmesin teni
ve teri en güzel kokulardan âlâ kokardı. Bir
kimse onunla musâfaha etse bütün gün
onun râyiha-i tayyibesini duyardı. Mübârek
eliyle bir çocuğun başını mesh etse râyiha-i
tayyibesiyle o çocuk sâir çocuklar arasında
mâlûm olurdu. Doğduğu vakit bile pâk ve
latîf idi. Ve sünnetli ve göbeği kesik olarak
doğmuş idi.
Havassı fevkalâde kavî idi. Pek uzaktan işidir
ve kimsenin göremeyeceği mesâfeden
görür idi. Ve hep harekâtı mûtedil idi.
Bir yere azîmetinde acele ve sağ ve sola
meyletmeyip kemâl-i vakar ile doğru yoluna
gider ve fakat sür’at ve suhûlet ile yürür
idi. Şöyle ki âdeta yürür gibi görünür lâkin
yanındakiler sür’at ile yürüdükleri hâlde
geri kalırlar idi. Yüzünde nûr ve melâhat,
sözünde selâset ve letâfet, lisânında talâkat
ve fesâhat, beyânında fevkalâde belâgat
var idi. Beyhude söz söylemeyip her kelâmı
hikmet ve nasîhat idi. Ve herkesin akl ü
idrâkine göre söz söyler idi. Güler yüzlü,
326
“FİLİBELİ BAKKAL HACI ÂRİF EFENDİ”
(1830-1909)
Hilye-i Şerife
Ketebeli, Hicri 1304 (M.1886) tarihli, aharlı
kâğıt üzerine is mürekkebi ile muhakkak,
sülüs ve nesih hattıyla kaleme alınmış eser
klasik hilye formunda olup,
metninin Türkçe
olması itibariyle benzerlerinden ayrılmakta
ve önem kazanmaktadır.
Baş makamında
muhakkak besmele yer alan eserin göbek
ve etek kısımlarında, son derece ince ve
sanatlı bir nesihle Hazret-i Muhammed’in dış
görünüşünü anlatan metin yer almaktadır.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Son Hattatlar
isimli eserinin 57. sayfasında satışa sunulan
hilyeden bahsetmekte ve eserin Hicri 1304
(M.1886) tarihinde, metni Kısas-ı Enbiya’daki
tercümeden alınmak suretiyle yazıldığını
belirtmektedir (İnal,
İbnülemin Mahmud.
Son Hattatlar
, İstanbul, 1955). Eserin göbek
kısmının dört bir yanına dört halifenin
isimleri sülüs hatla yazılmış olup, nesih yazılı
kısmın tümü altın beynessütur bezemelidir.
Boşluklar altın zemin üzerine beyaz rokoko
sarmalları ve bahar çiçekleri ile tezyin
edilmiş olup, aralar çok ince iğne perdahtı
işçiliklidir.
Türk hat sanatı tarihinde Türkçe
metinli hilyeler gayet nadir olup, en erken
örneklerden biri Topkapı Sarayı Müzesi
Kutsal Emanetler bölümünde bulunan altın
plaka üzerine nesih hattıyla yazılmış hilyedir
(TSM 21-102).
Yazının sanat kıymetini göz
önüne alırken eserin Hicri 1304 (M.1886)
senesinde yazıldığına dikkat
edilmelidir.
Zira Ârif Efendi kırkından sonra hat sanatının
büyük üstadı Şevki Efendi’den Hicri 1301
(M.1883) senesinde hayatının ikinci yazı
icazetini (diplomasını) almıştır (Derman,
Uğur. “Hattat Hacı Arifler”, Ömrümün
Bereketi, İstanbul, 2011, sf.41).
Hilye-i şerifenin metninin transkripsiyonu
şöyledir:
“Resûl-i müctebâ Muhammedü’l Mustafâ
sallallâhu ‘aleyhi ve’s-sellem hazretleri
hilkatçe ve ahlakça nev’-i benî Âdemin
ekmeli idi. Hep enbiyâ-i ‘izâm ‘aleyhumü’s
salât ves’selâm tâmmü’l âzâ ve güzel yüzlü
olup Habîb-i Hüdâ onların en güzeli idi.
Cism-i pâki güzel, hep âzâsı mütenâsip,
endâmı gâyet matbû’
anlı
ve göğsü
ve
avuçları
ve
iki omuzlarının
arası geniş
idi.
Boynu uzun
ve mevzûn ve gümüş gibi saf,
omuzları ve pazıları ve baldırları iri ve kalın
bilekleri uzun, parmakları uzunca elleri